-
Deniz ve Mavi
Ne zaman coşarak koşsam sol yanımdan hissederek, düşerdim. Kanardı dizim. Denize girerdim o yaralarla. Severdim ben o acıyı, yakardı tuzu. Ağlardım. Çok severdim yine de “denizi ve maviyi”. Hem öyle koşmadan da olmazdı ki, Nasıl hissederdim yoksa kalp atışlarımın hızlanışını Yaşadığımı!”
-
Huzur; En Sevdiğim
Huzur, en sevdiğim. Her sabah aynı sıcacık yataktan benimle birlikte çıkıyor. Kahvaltıda masamdan ayrılmıyor, işe giderken yanı başımda yol alıyor. Peki ya sonra? Günün yoğunluğunu hissettiğim o ilk anda, sanki benden uzaklaşıyor. Sabahın büyüsü bir anda kayboluyor. Ama zamanla anladım… Beni terk eden o değilmiş; onu usulca yollayan benmişim. Meğer, istersem hep benimle, hep içimdeymiş….
-
Zamana Karşı
O kadar çok şey yapmak istiyorum ki, sanki kendime yetemiyorum. Zaman beni kovalıyor, ben de onu. Bu yarışın bir galibi olmayacağı belli. Ben gerçekleşen hayallerimde zaferlerimi kutlarken, O da geçen her anımda galibiyetini kutlayacak.
-
Nothing Last Forever
Herkesin dünyası bir başka değil mi? Duyguları hep farklı yaşamıyor muyuz? Ağrı, bazen bir dolap bacağına çarptığımızda canımızı yakacak kadar küçük, bazen de bir kanser hastasının uykusuna engel olacak kadar büyük değil midir? Sorun dediğimiz şey, kimi için bir lokma ekmek bulamamakken, kimi için trafikte sıkışıp kalmak olabilir mi? Hepimiz yaşıyoruz; küçük ya da büyük,…
-
Ayna Tutanlarımız Bol Olsun
Kişi, kendisini tam anlamıyla tanımadan başkalarını anlayabilir mi? Psikolojide “Johari Penceresi” olarak bilinen bir model, her bireyin dört farklı alanı olduğundan söz eder: açık, gizli, kör ve bilinmeyen alanlar. (Ben derinlemesine bu konuya girmeyeceğim ama merak edenler için oldukça geniş bir konu olduğunu hatırlatırım.) Ben daha çok “kör alanlarımızı” nasıl fark edebileceğimiz üzerine odaklandım. Peki,…